Zamanımızın büyük bir çoğunluğu karar vermekle geçer. Otobüse mi bineyim yoksa vapura mı, öğle yemeğinde ne yemeliyim, arabamı nereye park edeyim? Sürekli kararlar verir dururuz. Bunların içinde ortaya çıkacak sonuçlar açısından farklılıklar vardır. Mesela öğlen kebap mı yoksa sulu bir yemek mi yiyeceğinize karar vermekle işten ayrılıp ayrılmamaya karar vermek farklıdır.
Uzmanlara göre karar verme aşamasında düşülen 4 önemli tuzak var.
GEREĞİNDEN FAZLA EMİN OLMAYA ÇALIŞMAK: Bazı mükemmeliyetçi tipler vardır, görüntünün tamamen berraklaşmasını ve bütün taşların yerine oturmasını bekler. Yanlış bir karar vermekten o kadar çok korkarlar ki çoğu zaman harekete geçemezler bile.
ANLIK DUYGUSALLIKLARA KAPILMAK: “Çocuğum çok şımarık ve söz dinlemezdi. Onun için ben de eli sopalı birisiyle evlendim” veya “Liseyi bitirdiğimde güçsüz ve çelimsiz birisiydim, çevremde alay konusu oluyordum. Ben de askerde dağcı komanda olmak için gönüllü oldum” veya “Ailem fakirdi ben de yoksulluk çekmemek için zengin ama benden daha yaşlı bir adamla evlendim.”
“BAŞKALARI NE DER?” DEMEK: Başkalarından bağımsız olarak kendi kararlarını veremeyenler genellikle onaylama peşindedirler. “Pakistan’dan ucuz hammadde bulduk ama acaba almak uygun olur mu? Bir de çevremize danışalım bakalım ne diyorlar?” veya “Kemal’i seviyorum evlenme teklifini kabul edebilirim ama acaba annem, babam, teyzelerim ve arkadaşların ne der?” Bu tür yaklaşımlar genelde insanların yetişkin olduklarını kabul etmemelerinden kaynaklanır.
ÖĞRENEMEMEK: Sürekli aynı hataları yaparlar ve geçmişten ders almazlar. “Yine yanlış adama denk geldim. Nerede işe yaramaz varsa adeta mıknatıs gibi kendime çekiyorum” Bu tür insanlar genelde burçlara, fallara inanır ve sürekli talihlerini suçlarlar.
İÇGÜDÜLER ÖNEMLİ
Peki ne yapmak lazım? Karar verilecek konu zorlaştığında ilk başvurmamız gereken “içgüdülerimiz”dir.
“Current Biology” adlı haftalık yayınlanan bilimsel bir dergide yer alan bir araştırmada kişilerin bazı durumlarda anlık olarak verdikleri kararların daha isabetli olduğu vurgulanıyor. Araştırmada denekler bir bilgisayar ekranı karşısına oturtulmuş ve ekranda gösterilen 650 sembol içinden farklı olanı seçmeleri istenmiş. Hemen yanıt vermeye zorlanan deneklerin neredeyse tamamı farklı objeyi ilk seferinde tespit ederken zaman tanınan deneklerden hiçbiri doğruyu bulamamış.
University College London’dan Dr. Li Zhaoping, “İnsanların doğru karar vermeleri için zamana ve dikkatli düşünmeye ihtiyaçları olduğu söylenir ama bu her zaman işe yaramaz” diyor. Zhaoping’e göre benliğimiz yani bilincimiz aktif olduğunda alt benlikten yani iç güdülerimizden gelen uyarıları engeller. Yani bir konu üzerinde fazlaca düşünmek, ölçüp tartmak iç güdülerimizi devre dışı bırakır. Mesela evden çıkarken muslukları kapattığınızdan ilk anda eminsinizdir ancak düşündükçe şüpheye düşer ve kontrol ihtiyacı hissedersiniz. İşte bu yüzden tatile giderken evimizi 50 defa kontrol ederiz.
Peki sonuç olarak ne yapmalıyız?
- İçgüdülerinize güvenmeyi öğrenin: Her zaman akılcı veya mantıklı olmaya çalışmayın. İçinizden mavi renkte bir arabaya binmek geliyorsa sırf beyaz renkte araçların daha kolay satıldığı veya daha pirim yaptığı gerekçesiyle tercihinizi değiştirmeyin.
- Hayati bir karar vereceğiniz zaman artıları ve eksileri bir yana koydunuz diyelim, bir de içgüdülerinizi işin içine katın. Ciddi ciddi bir kenara oturun gözlerinizi kapatın ve verdiğiniz kararla yaşamanın sizde nasıl duygular uyandıracağını hayal edin.
- Diyelim ki günün sonunda yanlış karar verdiğiniz ortaya çıktı. Bu yüzden kendinizi cezalandırmayın, ders almaya bakın.
İyilikle kalın...